1 Temmuz 2013 Pazartesi

Bezm-i Elest'ten

Denir ki Yüce Yaratıcı Bezm-i Elest'te ruhlara müzik ile seslenmiştir. İnsanoğlu dünyada hangi milletten, ırktan, dilden olursa olsun o sesle aynı duyguları paylaşabilir, aynı şeyleri hissedebilirler. Belki de bir insanın tüm müzik macerası Bezm-i Elest'te duyduğu o tınıya benzer bir ses arayışıdır. Bu sese yakın bir ses duyduğundaki manevi ferahlığı en büyük alamet olsa gerektir. İşte tam da böyle bir tınıyla baş başa kalalım. Bilhassa 2:50'nin sizi sizden almasına müsaade ediniz:



"Biz Allah'ın boyasıyla boyanmışız, Allah'tan daha güzel boyası olan kim ?
Biz ona kulluk edenleriz." * 

*(Bakara,138)

25 Haziran 2013 Salı

Kürtçe terennüm ederken : Hoy Memo

Efendim beni bilenler bilir, türküleri hikayeleriyle bütünleşik düşünmeyi severim. Sözleri, tınısı, büyüsü, terennümü kadar hikayesinin de beni etkilediği parçalardan bir tanesi geliyor:

Mehmet genç bir delikanlı lakin Anadolu'da Mehmet'e Mehmet diye seslenildiği pek vaki değil =) Memo diyor anası Sefer ona. Evlidir, annesi ve eşiyle köyünde yaşamaktadır. E tabi eski zamanlar, köy yeri, avm yok market yok, Memo Diyarbakır'a alışveriş yapmaya gidiyor. Öyle bi iki saatliğine de değil bu gidişler, araç yok vasıta olacak nevden, şehre inen insanlar birkaç güne anca dönebiliyor köye, bazen daha da fazla sürüyor.

Memo'nun Diyarbakır'a alışverişe gittiği günlerden gecelerden birinde Sefer Ana gecenin bir vakti uyanıyor. Gelinin odasının önünden geçerken, gelinin yatağında yanında bir erkeğin yattığını farkediyor. Oğlunun şehirde olduğunu bilen Sefer Ana tüfeğini aldığı gibi yatağın yanına geliyor ve yorgana iki el ateş ediyor. Kanlar içinde kalan yorganı bi kaldırıyor, ne görsün, oğlu Memo cansız yatmaktadır..

Bunun üzerine bu ağıdı söylüyor:



Amme hizmeti olarak sözlerini ve Türkçe mealini verelim de tam olsun:



hoy hoy hoy memo

mem ebasî ebasî

jahro dilo memo

mem ebasî, ebasî


hoy hoy hoy memo

kurtekî ser kirasî

jahro dilo memo

kurtekî ser kirasî


hoy hoy hoy memo

mem' em te ji diyarbekir

jahro dilo memo

mem' em te ji diyarbekir


hoy hoy hoy memo

wi ani barek şekir

jahro dilo memo

wi ani barek şekir


hoy hoy hoy memo

tîrê cerge du kerkir

jahro dilo memo

tîrê cerge du kerkir


hoy hoy hoy memo

hespê memê min boz e

jahro dilo memo

hespê memê min boz e


hoy hoy hoy memo

meydanê dike toz e

jahro dilo memo

meydanê dike toz e


hoy hoy hoy memo

sefer dayikê pîroz e

jahro dilo memo

sefer dayikê pîroz e




___________________________




hoy hoy hoy memo

zavallı kalbim

ebasili mem'im

zavallı kalbim


hoy hoy hoy memo

zavallı kalbim

ne genç ve yakışıklı

zavallı kalbim


hoy hoy hoy memo

zavallı kalbim

mem'im diyarbekir'den dönüyor

zavallı kalbim


hoy hoy hoy memo

zavallı kalbim

bir yük şeker getiriyor

zavallı kalbim


hoy hoy hoy memo

zavallı kalbim

iki kez deşti gönlümü

zavallı kalbim


hoy hoy hoy memo

zavallı kalbim

mem'imin atı beyazdır

zavallı kalbim


hoy hoy hoy memo

zavallı kalbim

meydanı toz içinde bıraktı

zavallı kalbim


hoy hoy hoy memo

zavallı kalbim

sefer ana sana kurban olur

zavallı kalbim


8 Nisan 2013 Pazartesi

Bahar mı gelmiş ne



Bazı şarkılar sadece şarkı değil, semavî bir tını gibi. Hafız'ın en güzelim şiirlerinden birinin Mohsen Namjoo tarafından bestelenmiş hali tam da böyle bir tını. Ben de bugünlerde tam da bu havalardayım =) Farsça sözlerinin Türkçe'si şu şekilde:

Söyle ey bahar yeli
Nedir bu bahçenin hali?
Feryad ettirir bülbülü
Böyle telaşlı ve gamlı
Parlak çehrenin nispetinden 
Solar güllerin güzelliği
Bütün çiçekler içinde sen
Dikenler arasında bir gülsün

Ey şifanın kaynağı
Hastaların yüzüne bak
Merhem senin elindedir
Bizi böyle bırakırsın
Lazım olan başka bir ömür
Şimdikinde, elimizdekinde
Zamanımız tükenmişken
Ümit içinde, ümit içinde




Bir mevsimin gelmiş olmasından ziyade gelişine hazırlanmaktır mühim olan. Ne deniyordu başucu kitabımızda :

"Örneğin sen öğleden sonra dörtte geleceksen, ben saat üçte mutlu olmaya başlarım" 


26 Şubat 2013 Salı

Acele edelim beyler!

Mustafa İnan..

Uykusuz geçecek bir geceye seçilmiş en güzel mekanlardan..

Yarenlik eden kitaplardan biri de "Tehlikeli Oyunlar"

Bazı zamanlar, ruhumda gezinen ama ifade edemediğim hisler bana alfabedeki harflerin eksikliğini düşündürüyor. H harfinin olmadığını dusunsenize, Ah diyemicektik, Oh be diyemicektik, Hu diyemicektik, demesek de yasayip gidecektik elbet, ama o Ah nasil da rahatlatiyor insani.. iste simdi, ruhumda gezinen, göğsümde sıkışmış çırpınan şu hali bir sesle disari atmayi öyle istiyorum ki.

Bundan yillaar önceydi, bir yurdun genis dinlenme odalarindan biri, birkac saat süren sohbetlerden birinde aldigim bir notu okuyunca o gune gittim.

Ya Baki Entel Baki Ya Baki Entel Baki virdinin sirrini acikliyordu konusmaci, gunumuze bakan yonleriyle bizim de dilimizden dusurmememiz gereken tesbihlerden oldugunu vurgulayarak.

"Dünyaya ait bir mevzu, size kabir kapisina kadar arkadaslik edecek bir mevzu veyahut kalbi bir mevzunuz icinizde iltihap olduysa, zonklatiyorsa, Durmadan bu tesbihi soyleyelim. Soyledigimiz ilk Ya Baki Entel Baki, o cerahatin iltihabini alir, fanilikle doldurulan bir bosluktur o, Ebed yolcusu kalbi yorar, ten uyumsuzlugu olur. lakin islemin ardindan bir ameliyat izi ve bosluk kalir. İste ikinci Ya Baki Entel Baki fanilikten siyirdiginiz o yere, Baki bir muhabbet zerkeder, o boslugu doldurur, yaralariniza merhem olmaktan öte ve ziyade, kendisi icin gereken kani bulmus olur.

"Ya Baki Entel Baki Ya Baki Entel Baki " tesbihi, cumle icinde ayni sey iki kez soylenmesine ragmen bir tesbih sayilir, ol sebepten..

"Artık akşam olmaktadir kardesim Hidayet. Nurhayat annenin sandalyede oturmaktan sirti agrimaktadir. Mektubumuz karisik olmakla birlikte, ruhumuzun aynasidir.. Derlenip toparlanmasi, icimizin derlenip toparlanmasina bağlidir. Biraz daha zamana ihtiyacimiz vardir. Acele edelim beyler! "


15 Şubat 2013 Cuma

Sevgi neydi?

İnsan kalbi, bir ağacın çekirdeği hükmündedir. Hayata, öncesine ve sonrasına dair tüm şifreler onda gizlenmiştir. Meyvesini verdiği kendini gösterdiği ölçüde bilinir, kim bilir bu onun aslında olduğundan ne kadar da az bir kısmıdır.

Herşey en az ikiye ayrılıyor da sevgi tek çeşit kalır mı? Sevginin de türleri var elbette, kainatın halk olma sebeplerinden birinin yalnız bir türünün yaşanacak olması pek mümkün değil.

Sevdiğimiz telefonumuz, ekranı çizilince üzüldüğümüz bilgisayarımız, yırtıldığında eskidiğinde mahzun olduğumuz kıyafetlerimiz. Bunlara duyduğumuz hisleri tanımlamak için kullanılabilecek bir sevgi tanımı mevcuttur: Basit sevgi. Maddi şeylere duyduğumuz, beslediğimiz sevgiler.

Mecazi sevgi diyebileceğimiz sevgi türü ise, insanın hayatındaki özel insanlara dair beslediği hisleri anlatmak için kullanılabilir. İnsanın eşine, dostuna, arkadaşına, çocuğuna duyduğu sevgi basit bir sevgi değil daha farklı köklere sahip bir türdür.

Hakiki sevgi ise, tahmin edebileceğiniz gibi Allah'a duyduğumuz sevgidir. Allah sevgisi bilek gibidir parmaklar ise prizma hükmünde. Güneş ışığını alıp gayrısında kalan şeyleri her renge boyayan.

Bu saydığımız sevgi türlerini iyi-kötü gibi dar bir kalıba sığdırmak yerine onlara meşru dairede kalacak şekilde kıymet ve yer verildiği müddetçe insana zararının dokunmayacağı aşikardır. Zira insanın hayatından çıkaramayacağı, ihtiyaç duyduğu bir takım eşyaya ve insana dair hadiseler, kalbinde yer edinebilir. İnsanoğlunun terbiye, kurbiyet ve terakki basamakları eşyadan Leyla'ya ve Leyla'dan Mevla'ya ya da a=b ve b=c ise a=c denklemine benzer şekilde eşyadan Mevla'ya şeklinde olabilir. Lakin bunlar hakiki sevgiyi hatırlatmayacak, onun önüne geçecek ona inkılap etmeyecek bir dairede vuku bulacak olursa elemle sonuçlanır. İçine düştüğümüz mukabele elemi, kıskançlık elemi, firak elemi vs bunların hepsi gayrimeşru muhabbetin neticesidir.

Sevgiyi bir başka sınıflandırmaya sokalım şimdi. Bunlardan ilki eğer türü sevgi .Şartlı sevgi bir nevi. Bir şeyi sevmek için bir koşul öne sürmek. Eğer bunu bunu yaparsan seni severim gibi.  Çünkü türü sevgi , bir özellikten , "sahip olduğu"nu iddia ettiği bir meziyetten dolayı sevmek. Seni seviyorum, çünkü çok güzelsin vs gibi neden sevdiğimizi hemen ardından bildirmemiz gereken yoksa cümlenin ilk kısmındaki hislerin anlamsız gelebileceği sevgi türü. Ve son olarak rağmen türü sevgi . Düşünün ki seviyorsunuz, bunun ne şartı var, ne nedeni ve her şeye rağmen seviyorsunuz. Ne güzellikleri, hasenatı yüzünden seviyorsunuz ne de size güzellikler yaparsa seveceksiniz. Ne tuhaf geliyor kulağa, çünkü insanlardan yana pek rastlayamadığımız bir davranış zira. Allah'ın sevgisi rağmen türü sevgidir. Lakin insan zikredildiği gibi çok nankördür.

Sevgiden yana mutsuz oluşlarımızın, hayal kırıklıklarımızın altında, rağmen türü sevgi görmek istediğimiz insanların bizi çünkü'lü ya da eğer'li sevmesi yatar.

Mecazi aşklarda insanların çoğu maşukundan bu yüzden şikayet eder. Kendisinin rağmen türü sevgiyle dolu olduğunu düşünür, buna inanır, buna inandırır. Lakin iş teoriden pratiğe geçtikçe, böyle birşeyin olduğunu bilseydim sevmezdim seni, eğer şunu şunu yaparsan daha da severim, seni seviyorum çünkü şöyle hasletlerin var, seni seviyor muyum şüpheye düştüm çünkü şöyle bir özelliğini gördüm gibi sözler sarfeder. Herşeye rağmen sevdiğini, seveceğini, sevileceğini düşünen insanların altındaki yer kayar.

Sevgi bahis mevzu olunca hikayesi beni hep derinden etkilemiş olan Rabia'tül Adeviye gelir hatrıma. Ona kadar nefisle ilgili mertebeler konuşulur, seyr-i süluktan geçmeden nefs-i marziyeye varılamaz deniyordu. Rabia'tül Adeviye'de sevgi hepsinin önüne geçmişti. İnsan-ı kâmil ufkuna ulaşma yollarının en keskin, en kestirme ve en sıhhatli olanı aşk yoludur. Gecenin bir yarısı uyanıp huzura çıkıyor ve diyor ki

 "Şu an bütün herkes sevdiğinin koynunda, ben sana geldim Allah'ım. Benim sana olan sevgimle değil, senin bana olan sevginle seni istiyorum."


Bu böyledir en sevdiğim teselli cümlelerindendir ve bu böyledir.





13 Şubat 2013 Çarşamba

Bilmez


 "
 -Canım korkaklar, niçin izin verdiniz kendimi zehirlememe !?
-Senin zehrin seni müteessir etmez     "    *



"Söyle de içine hicran olmasın "




*Tehlikeli Oyunlar'dan

31 Aralık 2012 Pazartesi

"La oğlum taş vurmayın"

Şu haberin videosu ve dahi videoda arkada sesinin kayda alındığının büyük ihtimalle farkında olmayan adam o kadar güzel özetliyor ki herşeyi.



Tablo tanıdık, ezberden; bir miting, polis, taş atan çocuklar, provokatörler, planlar, hesaplar, kışkırtmalar, öte yandan provoke edilecek bir durumun reddedilemez varlığı.

Taş atanlar ve "taş atmayın oğlum" diyenler polis nezdinde bir safta, derken bir talihsizlik ve çamura saplanan çevik kuvvet aracı. İmdadına yetişenler ise, birkaç dakika önce üzerine su sıkılan göstericiler. 

Tam da bizlik bir tablo, her karesi ve her figürüyle.

Abinin olaylar karşısında suçladığı kişiler ve içten sitemi ise düşündürücü: 

"Ne ettiler bize yaw"