İnsan kalbi, bir ağacın çekirdeği hükmündedir. Hayata, öncesine ve sonrasına dair tüm şifreler onda gizlenmiştir. Meyvesini verdiği kendini gösterdiği ölçüde bilinir, kim bilir bu onun aslında olduğundan ne kadar da az bir kısmıdır.
Herşey en az ikiye ayrılıyor da sevgi tek çeşit kalır mı? Sevginin de türleri var elbette, kainatın halk olma sebeplerinden birinin yalnız bir türünün yaşanacak olması pek mümkün değil.
Sevdiğimiz telefonumuz, ekranı çizilince üzüldüğümüz bilgisayarımız, yırtıldığında eskidiğinde mahzun olduğumuz kıyafetlerimiz. Bunlara duyduğumuz hisleri tanımlamak için kullanılabilecek bir sevgi tanımı mevcuttur:
Basit sevgi. Maddi şeylere duyduğumuz, beslediğimiz sevgiler.
Mecazi sevgi diyebileceğimiz sevgi türü ise, insanın hayatındaki özel insanlara dair beslediği hisleri anlatmak için kullanılabilir. İnsanın eşine, dostuna, arkadaşına, çocuğuna duyduğu sevgi basit bir sevgi değil daha farklı köklere sahip bir türdür.
Hakiki sevgi ise, tahmin edebileceğiniz gibi Allah'a duyduğumuz sevgidir. Allah sevgisi bilek gibidir parmaklar ise prizma hükmünde. Güneş ışığını alıp gayrısında kalan şeyleri her renge boyayan.
Bu saydığımız sevgi türlerini iyi-kötü gibi dar bir kalıba sığdırmak yerine onlara meşru dairede kalacak şekilde kıymet ve yer verildiği müddetçe insana zararının dokunmayacağı aşikardır. Zira insanın hayatından çıkaramayacağı, ihtiyaç duyduğu bir takım eşyaya ve insana dair hadiseler, kalbinde yer edinebilir. İnsanoğlunun terbiye, kurbiyet ve terakki basamakları eşyadan Leyla'ya ve Leyla'dan Mevla'ya ya da a=b ve b=c ise a=c denklemine benzer şekilde eşyadan Mevla'ya şeklinde olabilir. Lakin bunlar hakiki sevgiyi hatırlatmayacak, onun önüne geçecek ona inkılap etmeyecek bir dairede vuku bulacak olursa elemle sonuçlanır. İçine düştüğümüz mukabele elemi, kıskançlık elemi, firak elemi vs bunların hepsi gayrimeşru muhabbetin neticesidir.
Sevgiyi bir başka sınıflandırmaya sokalım şimdi. Bunlardan ilki
eğer türü sevgi .Şartlı sevgi bir nevi. Bir şeyi sevmek için bir koşul öne sürmek. Eğer bunu bunu yaparsan seni severim gibi.
Çünkü türü sevgi , bir özellikten , "sahip olduğu"nu iddia ettiği bir meziyetten dolayı sevmek. Seni seviyorum, çünkü çok güzelsin vs gibi neden sevdiğimizi hemen ardından bildirmemiz gereken yoksa cümlenin ilk kısmındaki hislerin anlamsız gelebileceği sevgi türü. Ve son olarak
rağmen türü sevgi . Düşünün ki seviyorsunuz, bunun ne şartı var, ne nedeni ve her şeye rağmen seviyorsunuz. Ne güzellikleri, hasenatı yüzünden seviyorsunuz ne de size güzellikler yaparsa seveceksiniz. Ne tuhaf geliyor kulağa, çünkü insanlardan yana pek rastlayamadığımız bir davranış zira. Allah'ın sevgisi rağmen türü sevgidir. Lakin insan zikredildiği gibi çok nankördür.
Sevgiden yana mutsuz oluşlarımızın, hayal kırıklıklarımızın altında, rağmen türü sevgi görmek istediğimiz insanların bizi çünkü'lü ya da eğer'li sevmesi yatar.
Mecazi aşklarda insanların çoğu maşukundan bu yüzden şikayet eder. Kendisinin rağmen türü sevgiyle dolu olduğunu düşünür, buna inanır, buna inandırır. Lakin iş teoriden pratiğe geçtikçe, böyle birşeyin olduğunu bilseydim sevmezdim seni, eğer şunu şunu yaparsan daha da severim, seni seviyorum çünkü şöyle hasletlerin var, seni seviyor muyum şüpheye düştüm çünkü şöyle bir özelliğini gördüm gibi sözler sarfeder. Herşeye rağmen sevdiğini, seveceğini, sevileceğini düşünen insanların altındaki yer kayar.
Sevgi bahis mevzu olunca hikayesi beni hep derinden etkilemiş olan Rabia'tül Adeviye gelir hatrıma. Ona kadar nefisle ilgili mertebeler konuşulur, seyr-i süluktan geçmeden nefs-i marziyeye varılamaz deniyordu. Rabia'tül Adeviye'de sevgi hepsinin önüne geçmişti. İnsan-ı kâmil ufkuna ulaşma yollarının en keskin, en kestirme ve en sıhhatli olanı aşk yoludur. Gecenin bir yarısı uyanıp huzura çıkıyor ve diyor ki
"Şu an bütün herkes sevdiğinin koynunda, ben sana geldim Allah'ım. Benim sana olan sevgimle değil, senin bana olan sevginle seni istiyorum."
Bu böyledir en sevdiğim teselli cümlelerindendir ve bu böyledir.